• Sevgili veliler, Sabah odasından bağırıyor: “Anne, kapıyı çalma, büyüdüm ben!” Akşam aynı çocuk: “Yatağıma yat, hikâye oku…” Bir gün telefon, makyaj, marka ayakkabı istiyor; ertesi gün peluş ayısıyla uyuyor.

    10-12 yaş arası çocuğunuz “Büyüdüm!” diye isyan mı ediyor ama hâlâ çocuk mu? Endişelenmeyin! Bu ergenlik öncesi dönem (pre-adolescence) – tam bir köprü. Gelin, yanlış bilinenleri yıkalım, bu fırtınalı geçişi güvenli ve sevgi dolu hale getirelim.


    1. Yanlış: “Ergenlik 13’te başlar, daha vakit var.”

    Doğrusu: Hormonlar 9-10 yaşta uyanmaya başlar. Beyin yeniden yapılandırılır. Duygu dalgaları, kimlik arayışı 10-12’de zirve yapar.


    2. Yanlış: “Huysuzluğu şımarıklık, disiplinle düzelir.”

    Doğrusu: Beyindeki amigdala (duygu merkezi) önden gidiyor, ön lob (mantık) hâlâ gelişiyor. Çocuk istemese de öfkeleniyor, ağlıyor, inatlaşıyor.


    3. Yanlış: “Telefonu verirsem sakinleşir, büyümüş gibi hisseder.”

    Doğrusu: Ekran yalancı büyüme sağlar. Gerçek büyüme sorumluluk, sınır, empati öğrenmekle olur.


    4. Yanlış: “Bizim zamanımızda böyle değildi, abartıyor.”

    Doğrusu: Bugünün çocukları pandemi, sosyal medya, sınav baskısı ile büyüyor. Duygu yükü 2 kat. Empati şart!


    Ergenlik Öncesi Belirtiler (10-12 Yaşta)

    Çocuğunuzda birkaçı sık oluyorsa hazırlık zamanı!

    • Kimse beni anlamıyor!” cümlesi her gün.
    • Kapı çarpılıyor, odasına kilit vuruluyor.
    • Aynada saatlerce vakit: saç, kıyafet, sivilce…
    • Bir an çok mutlu, 5 dk sonra ağlama.
    • Büyüdüm” deyip hâlâ sarılmak istiyor.
    • Arkadaş grubu öncelik, aile ikinci planda.

    Ergenliğe Hazırlığın 7 Altın Kuralı

    1. Sınır + Sevgi Dengesi:
      • “Akşam 21:00’de telefon kapanır” net olsun.
      • “Yorulduğunu görüyorum, sarılabilir miyim?” şefkat gösterin.
    2. Sorumluluk Verin (Küçükten Başlayın):
      • Çamaşırını kendisi toplasın,
      • Haftalık harçlığını bütçe yapsın. → “Büyüdüm” diyorsa, büyüklük görevi versin.
    3. Duyguları İsimlendirin:
      • “Şu an sinirlisin, bu normal. Nefes alalım mı?” → Çocuk duygusunu tanır, kontrol öğrenir.
    4. Gizli Kapılar Açık Kalsın:
      • Ne zaman istersen konuşabiliriz, yargılamam.” → Güvenli liman siz olursunuz.
    5. Vücut Değişimini Konuşun:
      • Kızlara regl, erkeklere ses kalınlaşması kitabı hediye edin.
      • Vücudun değişiyor, bu harika!” deyin. Utandırmayın.
    6. Aile Ritüeli Kurun:
      • Cuma akşamı film + patlamış mısır.
      • Pazar sabahı birlikte kahvaltı. → “Büyüdüm” dese de aile bağı kalsın.
    7. Rol Model Olun:
      • Siz de hata yapın, özür dileyin.
      • “Ben de 12 yaşında böyleydim” hikâyeleri anlatın.

    Ne Zaman Uzmana Gitmelisiniz?

    • Kapalı odada günlerce kalıyorsa,
    • Yemek yemiyor / fazla yiyorsa,
    • Hayatın anlamı yok” gibi cümleler kuruyorsa,
    • Kendine zarar verme işareti varsa…

    Çocuk psikiyatristi acil! Erken müdahale = sağlıklı ergenlik.


    Son Söz

    Bu dönem fırtına öncesi sessizlik değil, fırtınayı birlikte geçirme hazırlığı. Çocuğunuz ne çocuk ne yetişkin – tam sizinle büyüyor. Elini tutun, kalbine dokunun.

    Unutmayın: Leonardo da Vinci 12 yaşında “büyüdüm” deyip atölyeden kaçmış. Annesi “Git, ama kalbin burada” demiş. Sizin çocuğunuzun da bir da Vinci olma şansı var – yeter ki siz ona “Sen yeterlisin, buradayım” diye fısıldayın. Bir sabah gelecek: “Anne, bugün kendim kalktım, kahvaltı hazırladım.” O an, gözyaşlarınız gururdan olacak. O çocuk sizinle büyüyor – ilhamı siz verin, dünya onun olacak!

    Haftaya görüşürüz: “Kaygı mı, Heyecan mı? Çocuklarda Anksiyete Belirtileri” Sevgiyle kalın, Birlikte köprüleri sağlam kuralım!

  • Sevgili veliler, Okul çıkışı: “Anne, bugün yine yalnız oturdum…” Sınıf WhatsApp grubunda doğum günü davetleri uçuşuyor, ama bizim çocuğun adı yok. “Arkadaşım yok” cümlesi gözlerinize yaş, kalbinize taş gibi oturuyor.

    10-12 yaş arası çocuğunuz utangaç, dışlanıyor ya da grup oyunlarına giremiyor mu? Bu bir karakter sorunu değil, öğrenilebilir beceri eksikliği. Gelin, yanlış bilinenleri yıkalım, utangaçlığı fırsata, dışlanmayı bağa çevirelim.


    1. Yanlış: “Utangaçlık geçer, büyüyünce açılır.”

    Doğrusu: Utangaçlık doğuştan gelen mizaç olabilir ama sosyal beceriler öğretilmezse yalnızlık büyür. Erken destek = mutlu ergenlik.


    2. Yanlış: “Çocuğum grupta eziliyor, zayıf karakterli.”

    Doğrusu: 10-12 yaşta sosyal hiyerarşi yeni kuruluyor. Bazı çocuklar “lider”, bazıları “gözlemci”. Ezilmek güçsüzlük değil, deneyim eksikliği.


    3. Yanlış: “Zorla arkadaş edindirirsen sosyalleşir.”

    Doğrusu: Zorlama ters teper. Çocuk “reddedilme korkusu” yaşar. Küçük adımlı pratik + güvenli ortam = gerçek arkadaşlık.


    4. Yanlış: “Ben de utangaçtım, bir şey olmadı.”

    Doğrusu: Eski nesilde mahalle kültürü vardı. Bugünün çocukları sanalda sosyalleşiyor, gerçek hayatta pratik yapamıyor. Destek şart!


    Sosyal Beceri Eksikliği Belirtileri (10-12 Yaşta)

    Çocuğunuzda birkaçı sık oluyorsa dikkat!

    • Tenefüste yalnız dolaşıyor veya öğretmenin yanında.
    • “Kimle oynadın?” sorusuna “Kimseyle” diyor.
    • Grup oyununda sıra bekleyemiyor ya da hiç katılmıyor.
    • Göz teması kaçırıyor, sesi kısık.
    • “Beni sevmiyorlar” ya da ağlama krizleri.
    • Evde kardeşle bile paylaşamıyor.

    Sosyal Becerileri Geliştirmenin Pratik Yolları

    Utangaçlık için

    1. Küçük Rol Oyunları: Evde “Marketçi-müşteri” oynayın. Göz teması, selamlaşma pratiği.
    2. 3 Kelime Kuralı: Her gün 3 yeni cümle öğretin:
      • “Merhaba, ben Ayşe.”
      • “Birlikte oynayalım mı?”
      • “Teşekkür ederim.”

    Dışlanma için

    1. 1+1 Davet Kuralı: Hafta sonu 1 arkadaş çağırın. 3. kişi gelmesin, baskı azalır.
    2. Ortak İlgi Alanı Bulun: Lego, futbol kartları, çizgi film… Konu hazır olsun.

    Grup Oyunları için

    1. Ailece Oyun Gecesi: Tabu Junior, Uno. Sıra bekleme, kaybetme pratiği.
    2. Kulüp/Hobi Grubu: Satranç, tiyatro, izcilik. Yapılandırılmış ortam = güvenli sosyalleşme.
    3. Öğretmen Desteği: Sınıfta grup projesi partneri olarak eşleştirin.

    Ne Zaman Uzmana Gitmelisiniz?

    • Hiç arkadaş edinemiyorsa,
    • Okula gitmek istemiyorsa (okul reddi),
    • “Kimse beni sevmiyor” cümlesi her gün oluyorsa,
    • Siz de çaresiz hissediyorsanız…

    Çocuk psikoloğu ile görüşün. Sosyal beceri grup terapileri (6-8 çocuk) mucize yaratır.


    Son Söz

    Çocuğunuzun yalnızlığı geçici, kalbi altın. Bir gülümseme, bir selam, bir oyun… İşte arkadaşlık böyle başlar. Siz ona güven köprüsü olun, dünya onu kucaklayacak.

    Unutmayın: J.K. Rowling çocukken “utangaç, yalnız” bir kızdı. Bugün milyarlarca çocuğun kahramanı. Sizin çocuğunuzun da bir Harry Potter olma şansı var – yeter ki siz ona “Sen yeterlisin!” diye fısıldayın. Bir gün gelecek, kapı çalacak: “Anne, arkadaşlarım geldi, oyun oynayacağız!” O an, gözyaşlarınız mutluluktan olacak. O çocuk sizinle büyüyor – ilhamı siz verin, dünya onun olacak!

    Haftaya görüşürüz: “Büyüdüm Diyor Ama Hâlâ Çocuk: Ergenliğe Hazırlık” Sevgiyle kalın, Birlikte her yalnızlığı arkadaşlığa çevirelim!

  • Sevgili veliler, Akşam yemeği masasında herkes bir köşede… “Bir lokma daha ye, telefonunu bırak!” “Bir saniye anne, şu videoyu bitireyim…” Yatma saati: “Son bir oyun daha!” Sabah uyanış: “Şarjım bitmiş, alarm çalmamış!”

    10-12 yaş arası çocuğunuz telefonu elinden düşürmüyor, gözü hep ekranda mı? “Büyüyünce düzelir” demeyin! Bu bir bağımlılık döngüsü. Gelin, yanlış bilinenleri yıkalım, süre sınırı ve alternatif aktivitelerle aileyi yeniden birleştirelim.


    1. Yanlış: “Telefon bağımlılığı sadece oyun oynayanlarda olur.”

    Doğrusu: TikTok, Instagram, YouTube kısa videoları dopamin patlaması yaratır. Çocuk oyun oynamasa bile kaydırma bağımlısı olabilir.


    2. Yanlış: “Çocuğum arkadaşlarıyla iletişimde, sosyalleşiyor.”

    Doğrusu: Ekran arkadaşlığı gerçek bağ kurmaz. Yüz yüze oyun, göz teması, dokunma eksik kalır. Çocuk yalnızlaşır, gerçek hayatta konuşamaz.


    3. Yanlış: “Telefonu tamamen yasaklarsam isyan eder.”

    Doğrusu: Ani yasak ters teper. Kademeli sınır + anlamlı alternatifler getirin. Çocuk “kaybettiğini” değil, “kazandığını” hissetsin.


    4. Yanlış: “Ben de kullanıyorum, ona ne diyeceğim?”

    Doğrusu: En güçlü örnek sizsiniz. Akşam 20:00’den sonra aile telefonu kapalı kuralı koyun. Siz de bırakın, çocuk da görsün.


    Telefon Bağımlılığı Belirtileri (10-12 Yaşta)

    Çocuğunuzda birkaçı sık oluyorsa dikkat!

    • Telefonu gözden uzaklaştıramıyor, gizli gizli bakıyor.
    • Yemekte, derste, yatakta sürekli elinde.
    • “Bir dakika” dediği 30 dakika oluyor.
    • Telefonsuz huzursuz, sinirli, ağlamaklı.
    • Gerçek hayatta arkadaş bulmakta zorlanıyor.
    • Gözleri kızarı,, başı ağrıyor, uyku düzensiz.

    Ekranı Azaltmanın Pratik Yolları

    Süre Sınırı Kuralları

    1. Günlük Limit Belirleyin:
      • 10 yaş: 1 saat
      • 11-12 yaş: 1,5 saat → Ödev + yemek + uyku dışı zamanlarda.
    2. Zamanlayıcı Kullanın: Telefon kendi kapansın (iOS Ekran Süresi, Android Dijital Denge).
    3. Akşam 20:00 Kuralı: Tüm cihazlar ortak şarj istasyonuna. Yatak odasına girmesin.
    4. Hafta Sonu Bonusu: Cumartesi 30 dk ekstra, ama ailece oyun şartıyla.

    Alternatif Aktiviteler (Telefon Yerine)

    1. Aile Oyun Gecesi: Monopoly, Uno, Jenga. Haftada 1 akşam.
    2. Spor/Hareket: Bisiklet, top oynama, ip atlama. Günde 30 dk.
    3. Yaratıcı Köşe: Resim, origami, legolar. Malzemeleri hazır tutun.
    4. Birlikte Yemek Pişirme: “Bugün sen pizza hamuru yoğur” deyin.
    5. Doğa Kaçamağı: Parkta yürüyüş, yaprak toplama, kuş izleme.

    Ne Zaman Uzmana Gitmelisiniz?

    • Telefonu elinden alınca öfke nöbeti, kendine zarar varsa,
    • Uyku günde 8 saatin altına düşüyorsa,
    • Okulda sosyal çekilme, not düşüşü varsa,
    • Siz de kendi telefonunuzu bırakamıyorsanız

    Çocuk psikoloğu veya bağımlılık uzmanı ile görüşün. Bilişsel davranışçı terapi + aile terapisi mucize yaratır.


    Son Söz

    Telefon çocuğunuzun dünyası değil, sadece bir pencere. O pencereyi kapatın, gerçek dünyayı açın. Birlikte gülün, oynayın, konuşun – anılar ekranda değil, kalpte birikir.

    Unutmayın: Steve Jobs çocuklarına iPad’i sınırlı vermiş. “Teknolojiyi yaratanlar bile çocuklarını koruyor.” Sizin çocuğunuzun da bir mucit, sanatçı, lider olma şansı var – yeter ki gözlerini ekrandan kaldırın, kalbine bakın! Bir akşam gelecek: “Anne, hadi Uno oynayalım!” diyecek. O an, telefon sessiz, ev ise kahkahalarla dolu olacak. O aile sizinle büyüyor – ilhamı siz verin, dünya onun olacak!

    Haftaya görüşürüz: “Arkadaşlık Kuramıyor mu? Sosyal Beceriler Nasıl Gelişir?” Sevgiyle kalın, Birlikte ekranı kapatıp kalbi açalım!

  • Sevgili veliler, Akşam saatiniz 19:00… “Ödevini yaptın mı?” “Birazdan…” 19:30… “Hadi oğlum, başla artık!” “Off anne, yoruldum ki…” 20:00… Gözünüz saatte, sesiniz yükseliyor. “Şimdi kapat şu telefonu, defteri aç!”

    10-12 yaş arası çocuğunuz ödev deyince surat asıyor, erteleme şampiyonu mu oldu? Endişe etmeyin! Bu bir karakter sorunu değil, motivasyon ve düzen meselesi. Gelin, yanlış bilinenleri düzeltelim, 7 pratik yolu birlikte öğrenelim.


    1. Yanlış: “Çocuk tembel, isteksiz.”

    Doğrusu: 10-12 yaşta beynin ödül merkezi henüz tam gelişmedi. Ödev = “sıkıcı görev”. Telefon = “anında ödül”. Çocuk tembel değil, beyni kolay dopamini tercih ediyor.


    2. Yanlış: “Bağırınca, ceza verince ödevini yapar.”

    Doğrusu: Korku kısa vadede işe yarayabilir ama uzun vadede ödevi “işkence” yapar. İçsel motivasyon kaybolur, “yapmamak için direnç” artar.


    3. Yanlış: “Benim zamanımda ödevi 10 dakikada bitirirdik.”

    Doğrusu: Bugünün ödevleri daha karmaşık, daha fazla proje içeriyor. Ayrıca çocuk günde 6-7 saat ders görüyor. Yoruluyor, haklı!


    4. Yanlış: “Ödül verirsen şımarır.”

    Doğrusu: Doğru ödül motivasyon köprüsü kurar. “Ödev bitince 15 dakika oyun” gibi somut ve yakın ödüller işe yarar. Şımartmaz, hedef koydurur.


    Ödev Kaçınma Belirtileri (10-12 Yaşta)

    Çocuğunuzda birkaçı sık oluyorsa alarm!

    • “Tuvalete gidiyorum” deyip 20 dakika kayboluyor.
    • Kalem ararken yarım saat geçiyor.
    • “Anlamadım” deyip yardım beklemeden bırakıyor.
    • Ödev saati geldiğinde karın ağrısı, baş ağrısı tutuyor.
    • “Yarın yaparım” cümlesi her gün tekrarlanıyor.

    Motive Etmenin 7 Pratik Yolu

    1. Ödevi Küçültün: “Tüm matematik” yerine “3 soru çöz, ara ver”.
    2. Zamanlayıcı Kullanın: “15 dakika çalışalım, sonra 5 dakika mola”. Çocuk zamanı kontrol eder, kaygı azalır.
    3. Seçim Hakkı Verin: “Önce Türkçe mi, matematik mi istersin?” Kontrol hissi motive eder.
    4. Ortak Alan Belirleyin: İlk 10 dakika yanında oturun, sonra uzaklaşın. Güven verir.
    5. Küçük Ödül Sistemi: Bitirdikçe yıldız/sticker yapıştırın. 5 yıldız = 20 dk oyun/çikolata.
    6. Başarıyı Görünür Yapın: Biten ödevleri buzdolabına asın. “Bak, 3 gün üst üste bitirdin!”
    7. Rol Model Olun: Siz de kitap okuyun, not alın. “Ben de ödev yapıyorum” deyin. Bulaşıcıdır!

    Ne Zaman Uzmana Gitmelisiniz?

    • Ödev yüzünden her akşam ağlama, kavga oluyorsa,
    • Notları sürekli düşüyorsa,
    • “Ben yapamıyorum, aptalım” gibi olumsuz cümleler artıyorsa,
    • Siz de çaresiz hissediyorsanız…

    Rehber öğretmen veya çocuk psikoloğu ile görüşün. Bazen öğrenme güçlüğü veya kaygı ödev direncini artırır.


    Son Söz

    Ödev savaşları sizin zaferiniz olabilir! Çocuğunuz tembel değil, sadece doğru yola ihtiyacı var. Birlikte küçük adımlar atın, büyük başarılar gelsin.

    Unutmayın: Thomas Edison 12 yaşında okuldan atılmış, “ödev yapmıyor” denmişti. Annesi evde motive etmiş, 1000+ buluş yapmış. Sizin çocuğunuzun da bir Edison olma şansı var – yeter ki siz ona “Hadi, bir adım daha!” diye gülümseyin. Bir akşam gelecek, “Anne, ödevimi bitirdim, oyun oynayabilir miyim?” diyecek. O an, gözyaşlarınız sevinçten olacak. O çocuk sizinle büyüyor275, ilhamı siz verin – dünya onun olacak!

    Haftaya görüşürüz: “Telefon Bağımlılığı: Ekranı Azalt, İletişimi Artır”

    Sevgiyle kalın, Birlikte her akşamı barışa çevirelim!

  • Sevgili veliler, 10-12 yaş arası çocuklarınız okulda, evde ya da arkadaş ortamında bazen “durmuyor, yerinde oturamıyor, sürekli konuşuyor” diye şikayetler duyuyorsunuz değil mi? Bu davranışlar çoğu zaman hiperaktivite (veya tam adıyla Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu – DEHB) ile ilişkilendiriliyor. Ama işin doğrusu, her hareketli çocuk hiperaktif değildir! Bu yazıda, yanlış bilinenleri düzeltecek, doğru bilgileri basitçe anlatacak ve çocuğunuzun daha mutlu, daha başarılı olması için neler yapabileceğinizi paylaşacağım.


    1. Yanlış: “Hiperaktivite sadece erkek çocuklarda görülür.”

    Doğrusu: Kız çocuklarında da hiperaktivite var, ama belirtileri farklı olabiliyor. Erkek çocuklar genelde koşup zıplarken, kızlar daha çok içine kapanık, dalgın veya aşırı konuşkan görünebiliyor. Bu yüzden kızlarda teşhis daha geç konuyor.


    2. Yanlış: “Çocuk tembel, yaramaz, sadece disiplin eksikliği var.”

    Doğrusu: Hiperaktivite bir beyin işleyiş farklılığı. Çocuğunuz isteyerek yapmıyor. Beyindeki dopamin ve norepinefrin gibi kimyasallar dengesiz çalıştığı için dikkatini toplaması, dürtülerini kontrol etmesi zorlaşıyor. Bu bir karakter sorunu değil, tıbbi bir durum.


    3. Yanlış: “Büyüyünce geçer, zamanla düzelir.”

    Doğrusu: Evet, bazı belirtiler ergenlikte hafifleyebilir ama tedavi edilmezse öğrenme güçlüğü, özgüven kaybı, arkadaşlık sorunları gibi uzun vadeli etkiler bırakabilir. Erken müdahale çok önemli!


    4. Yanlış: “Şekerli gıda veya ekran hiperaktiviteyi tetikler.”

    Doğrusu: Şeker veya telefon doğrudan hiperaktiviteye neden olmaz. Ama şekerli gıdalar kan şekerini ani yükseltip düşürdüğü için geçici hareketlilik artışı yaratabilir. Ekran ise uyku düzenini bozarak belirtileri kötüleştirebilir. Yani sebep değil, tetikleyici olabilir.


    5. Yanlış: “İlaç vermek çocuğu zombi gibi yapar.”

    Doğrusu: DEHB için kullanılan ilaçlar (örneğin metilfenidat) doktor kontrolünde verildiğinde, çocuğun dikkatini toplamasını sağlar ve aslında daha sakin, daha mutlu olmasına yardımcı olur. Yan etki olabilir ama çoğu çocukta iyi tolere edilir. İlaç tek çözüm değil; terapi, düzen ve destekle birlikte kullanılır.


    Peki Hiperaktivite Belirtileri Neler? (10-12 Yaşta)

    Çocuğunuzda şu davranışlardan birkaç tanesi sık sık oluyorsa, bir uzmana danışmak iyi olabilir:

    • Ders dinlerken sık sık pencereden dışarı bakıyor, hayal kuruyor.
    • Ödevlere başlaması çok uzun sürüyor, yarım bırakıyor.
    • Sırasını bekleyemiyor, arkadaşlarının sözünü kesiyor.
    • Eşyalarını sürekli kaybediyor (kalem, defter, mont…).
    • Küçük seslere, ışığa aşırı tepki veriyor veya hiç duymuyor gibi.
    • Duygularını kontrol etmekte zorlanıyor (ani öfke, ağlama).

    Not: Bu davranışlar bazen sadece “çocukluk” da olabilir. Teşhis için en az 6 ay boyunca, farklı ortamlarda (ev-okul) görülmesi gerekir.


    Evde ve Okulda Ne Yapabilirsiniz?

    1. Düzen Kurun: Her gün aynı saatte yatma, kalkma, ödev saati olsun. Takvim veya renkli hatırlatıcılar kullanın.
    2. Kısa Görevler Verin: “Odanı topla” yerine “Oyuncaklarını kutuya koy” deyin.
    3. Hareket Molası Verin: Ders aralarında 5 dakika zıplama, esneme yaptırın. Enerjisini atsın.
    4. Pozitif Dil Kullanın: “Çok gürültü yapıyorsun” yerine “İç sesini kullanalım mı?” deyin.
    5. Öğretmenle İş Birliği Yapın: Sınıfta ön sırada otursun, ödevler yazılı verilsin, ek süre tanınsın.
    6. Uyku ve Beslenmeye Dikkat: Günde 9-11 saat uyku, omega-3 içeren balık, ceviz, yumurta gibi gıdalar faydalı olabilir.

    Ne Zaman Uzmana Gitmelisiniz?

    • Notları birden düşüyorsa,
    • Arkadaşları tarafından dışlanıyorsa,
    • “Ben aptalım, yapamıyorum” gibi cümleler kuruyorsa,
    • Aile içinde sürekli çatışma varsa…

    Çocuk psikiyatristi veya çocuk nörologu ile görüşün. Tanı için öğretmen gözlemi, aile görüşmesi ve bazen testler yapılır.


    Son Söz

    Hiperaktivite bir “eksiklik” değil, farklı bir öğrenme ve yaşama tarzı. Einstein, Mozart, Michael Phelps gibi birçok başarılı insan DEHB tanısı almıştı. Çocuğunuzun potansiyelini ortaya çıkarmak sizin elinizde. Sabır, sevgi ve doğru bilgiyle hem o hem siz daha huzurlu olacaksınız.

    Unutmayın: Her çocuk özeldir. Hiperaktif olsa da olmasa da, sizin sevginiz onun en büyük ilacı.

    Sorularınız olursa okul rehber öğretmeninize veya bir uzmana çekinmeden danışın. Sevgiyle kalın, Sağlıklı ve mutlu yarınlar dilerim.

  • Sevgili veliler, Akşam ödev kontrol ediyorsunuz: “Oğlum, bu soruyu neden boş bıraktın?” “Unuttum öğretmenim…” “Kızım, defterini niye evde bıraktın?” “Bilmiyorum, aklımda değildi…”

    10-12 yaş arası çocuğunuz sürekli dalgın, unutkan, dağınık görünüyor mu? “Dikkatsiz, sorumsuz” damgası yemeden önce durun! Bu davranışların çoğu dikkat eksikliği ile ilgili olabilir. Gelin, yanlış bilinenleri temizleyelim, doğru bilgileri cebinize koyalım.


    1. Yanlış: “Dikkat eksikliği sadece hiperaktif çocuklarda olur.”

    Doğrusu: Hayır! DEHB’nin üç türü var:

    • Hiperaktif-dürtüsel (çok hareket, söz kesme)
    • Dikkat eksikliği baskın (dalgın, sessiz, hayalci)
    • Karma (ikisi birlikte) Kız çocuklarında genellikle dikkat eksikliği baskın tür görülüyor, bu yüzden gözden kaçıyor.

    2. Yanlış: “Çocuk isteyince dikkatini toplayabilir.”

    Doğrusu: Dikkat bir kas gibi çalışmıyor. Beyindeki “yürütücü işlevler” (planlama, odaklanma, hatırlama) yeterince gelişmemiş veya dengesiz çalışıyor. Çocuğunuz istemese de odaklanamıyor.


    3. Yanlış: “Telefon, tablet yüzünden dikkat dağınıklığı arttı.”

    Doğrusu: Ekran belirtileri kötüleştirebilir ama neden değildir. Dikkat eksikliği doğuştan gelen bir durum. Ekran sadece dopamin patlamaları yaratarak beyni “kolay ödül”e alıştırıyor.


    4. Yanlış: “Azarlayınca, cezayla düzelir.”

    Doğrusu: Azar dikkatini daha da dağıtır. Utanç ve stres, beynin öğrenme bölgesini kapatır. Destekleyici dil ve yapılandırılmış ortam işe yarar.


    10-12 Yaşta Dikkat Eksikliği Belirtileri Neler?

    Çocuğunuzda birkaç tanesi 6 aydan uzun süredir varsa dikkat!

    • Ders anlatılırken pencereden dışarı bakıyor, hayal kuruyor.
    • Ödevi başlatamıyor veya yarım bırakıyor.
    • “Ne dedin?” sorusunu sık sık soruyor.
    • Eşyalarını her gün kaybediyor (kalem, silgi, su şişesi…).
    • Zaman kavramı yok: “5 dakika sonra” dediğinizde 1 saat geçiyor.
    • Okuduğunu anlamıyor, tekrar tekrar okuyor.
    • Küçük detaylarda takılıp kalıyor (örneğin ayakkabı bağcığı 10 dakika sürüyor).

    Evde ve Okulda Ne Yapabilirsiniz?

    1. Görevleri Küçültün: “Matematik ödevini bitir” yerine “Sayfa 23’teki 1. soruyu çöz” deyin.
    2. Görsel Hatırlatıcılar Kullanın: Renkli yapışkan notlar, saat alarmı, duvar takvimi.
    3. Sessiz Köşe Oluşturun: Ödev masasında sadece defter-kalem olsun, telefon uzak dursun.
    4. Zamanlayıcı Mucizesi: “15 dakika çalışalım, sonra 3 dakika mola” (Pomodoro çocuk versiyonu).
    5. Hareket Katın: Ders aralarında 10 zıplama, 5 esneme. Beyne oksijen gider, odak artar.
    6. Başarıyı Kutlayın: “Bugün 3 soruyu bitirdin, harikasın!” Küçük zaferler özgüven yaratır.

    Ne Zaman Uzmana Gitmelisiniz?

    • Notları ani düşüyorsa,
    • “Ben aptalım” gibi olumsuz cümleler kuruyorsa,
    • Arkadaşlarıyla iletişim kuramıyorsa,
    • Siz de tükenmiş hissediyorsanız…

    Çocuk psikiyatristi veya çocuk nöroloğu ile görüşün. Tanı için:

    • Aile ve öğretmen formları
    • Dikkat testleri (örneğin MOXO, TOVA)
    • Gerekirse ilaç + bilişsel davranışçı terapi

    Son Söz

    Dalgın çocuğunuz tembel değil, beyni farklı çalışıyor. Ona “odaklan” demek, astımlı çocuğa “daha derin nefes al” demek gibi. Sabır, yapı ve sevgiyle kendi hızında parlayacak.

    Unutmayın: Einstein da “dalgın”dı, öğretmeni “hiçbir şey başaramaz” demişti. Bugün onun adını taşıyan bir ödül var. Sizin çocuğunuzun hayalleri de bir gün dünyayı değiştirebilir – yeter ki siz ona “Yapabilirsin!” diye fısıldayın. Bir sabah uyanacak ve “Anne, bugün kendi başıma plan yaptım!” diyecek. O an, tüm yorgunluğunuz uçup gidecek. O mucize çocuk sizinle büyüyor. Onun kahramanı sizsiniz – pes etmeyin, ilham verin!

    Haftaya görüşürüz: “Ödev Savaşlarına Son: Motive Etmenin 7 Yolu” Sevgiyle kalın, Birlikte her zorluğu yeneceğiz!